Sokullu Konağı
Tarihçesi
Konak, Anadolu Yakasında, Acıbadem'de; 19. Yüzyıl Osmanlı ahşap karkas mimari geleneğinin ayakta kalabilmiş nadir çok katlı örneklerindendir.
Konağın Asıl Sahipleri
Sultan V. Mehmed (Reşad), 1909 yılında tahta çıkmasının ilk yıllarında, eşleriyle yaz aylarını geçirmek üzere, Haydarpaşa İbrahim Ağa çayırında, içinde çok geniş bostanlar da bulunan 320.000 m²'lik bir araziyi satın alarak, burada Harem ve Selamlık binaları yapılmasını emreder.
Bu arada Mimar Vedad'ı da Saray Baş Mimarlığına atar. 1910-12 yılları arasında inşaatlar tamamlanır.
Ancak ne yazık ki eşleri bu yazlık beldeye pek itibar etmeyince, Sultan Reşad kızar ve tüm arazi ile binaların tamamını en büyük oğlu Şehzade Dr. Ziyaeddin Efendi'ye bağışlar.
Şehzade Mehmed Ziyaeddin Efendi, beş hanımı, 2 oğlu ve 6 kızı ile birlikte önceleri konakta yazları oturmuştur. Fakat, Sultan Reşad 1918'de vefat edince, 36 kişilik aile; hizmetlileri ile birlikte saraydan, konağa ve selamlığa taşınmak zorunda kalmıştır.
Ailenin konağa taşınmasından kısa bir süre sonra selamlık binasının yanıp yok olması üzerine, Şehzade, konağın birinci katını bu amaçla da kullanmaya başlamıştır. Üst katlardaki dairelerde ise beş hanımı ve misafirleri kalmış, çatı katı odaları ise çocuklara tahsis edilmiştir.
Konak özel bir jeneratörle aydınlatılmış, kışları oda ve salonlara kurulu sobalarla ısıtılmıştır. Su ise bahçedeki kuyulardan elde edilmiştir.
Sanatçı bir kişiliğe sahip olan Şehzade, eğitimini aldığı halde hiç doktorluk yapmamış, musikiye çok meraklı olduğundan, devrin musikişinaslarını ayda bir toplayarak Konakta "Müzik Geceleri" düzenlemiştir.
1922 yılında hanedan mensuplarının yurtdışına sürülmesi gündeme gelince, Şehzade tüm arazi ve binaları satıp paraya çevirmek için, Sokullu Ailesi'nden damadının kardeşine yetki vermiştir. O kişi de tüm gayrimenkulü onda bir değerine babası Sokullu Abdülkerim Paşa'ya satmıştır. Ziyaeddin Efendi de -çaresiz- bu parayı alıp 1924 yılında İskenderiye'ye yerleşmiş, 1938'de vefat etmiş ve orada defnedilmiştir.
Sokullu Ailesi
1922'de konağa sahip olan Sokullu Ailesi, burayı 20 yıl kadar kullanmıştır. Bu ailenin 16. yüzyıldaki SOKOLLU Mehmed Paşa ile isim benzerliğinden başka ilgisi yoktur. Ama konağın ve önündeki sokağın adı "SOKULLU" olarak bu aileden kalmıştır. Bu nedenle konağın asıl adının "Ziyaeddin Efendi Konağı" olarak anılması daha doğrudur.
Erdem Ailesi
Sokullu Ailesi 1940 yılında konağı eğitimci Erdem Ailesi'ne satmıştır. Erdem'ler burada 1945 yılında "Özel Anadolu Lisesi"ni kurmuştur. Okul, 1975 yılına kadar faaliyetini sürdürmüş, o yıl kapanmış ve 17 yıl süresince konak kendi kaderine terkedilerek -maalesef- farelerle, güvercinlere teslim edilmiştir.
Yapı Merkezi
Bu kadar süre bakım ve onarım görmediği için son derece harap hale gelen konak, 1992 yılı sonlarında Erdem Ailesi'nden Yapı Merkezi'mizce satın alınmış, acil onarım yapılmış ve koruma önlemleri alınmıştır.
Daha sonra rölöve-restitüsyon ve restorasyon proje çalışmalarına geçilmiştir. Adı geçen projeler Anıtlar Kurulu'nca onaylandıktan sonra taşıyıcı sistem ve uygulama restorasyon detay projeleri aşamasına gelindiğinde; Kurul ile görüş ayrılığı ortaya çıkmıştır.
Yapı Merkezi, bu 5 katlı ahşap yapının taşıyıcı sisteminin daha güvenli, yangına ve depremlere daha dirençli olmasını, kısacası daha uzun ömürlü olmasını istemiştir. Çünkü Deprem Yönetmeliği de 2 kattan yüksek ahşap karkas yapılara izin vermemektedir. Bu nedenle taşıyıcı sistem projesini çelik ve betonarme karkasla iki defa çözerek, yapıya sağlayacağı strüktürel üstünlükleri kanıtlamıştır.
Ancak Kurul, ellerindeki "İlke Kararları"nı ileri sürerek, bunlara uymak zorunda olduklarını belirtmiş; yapının yıkılmadan, olduğu şekilde yine ahşap konstrüksiyonla restore edilmesi hususunda ısrar etmiştir.
Sonuçta zaman kaybına neden olan uzun müzakereler ve diğer çeşitli bürokratik engeller yüzünden, restorasyon inşaat ruhsatı, ilgili belediyeden Temmuz 2012'de alınabilmiştir. Ertesi gün restorasyona başlanmış ve 2013 yılı sonunda ahşap karkas olarak tamamlanmıştır.
Büro işlevlerine göre tasarlanan projesi uyarınca, inşaat bitince Yapı Merkezi'nin grup şirketlerinden üçü konağa yerleşmiştir.
Restorasyona paralel olarak, çevre düzenlemesi -sert ve yumuşak peyzaj- çalışmaları da aynı sürede tamamlanmıştır. Böylece, yakın tarihin belirli bir bölümüne tanıklık etmiş, Ata Yadigârı bu konak -yok olmaktan kurtarılarak- Ulusal Kültür ve Mimarlık mirasımıza yeniden kazandırılmıştır.
Mimar Vedat TEK (1873 - 1942, İstanbul )
Osmanlı vezirlerinden Giritli Sırrı Paşa ile şair ve bestekar Leyla Saz'ın oğludur.
Liseyi Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) ile Ecole Monge'da tamamladıktan sonra Academie Julien'de resim, Ecole Centrale'da mühendislik, Ecole National Beaux Arts'da mimarlık eğitimini tamamlayarak 1898'de İstanbul'a dönerek büro açmıştır. Dönemin mesleki eğitim görmüş ilk Türk Mimarıdır.
1905'de Posta ve Telgraf Nezareti başmimarlığına atandığında Sirkeci Posta ve Telgraf Nezareti binasını 1909'da tamamlamıştır.
1909'da V. Mehmet (Reşat) tarafından saray başmimarlığına, 1913'te Harbiye Nezareti başmimarlığına, 1924'ten sonra Ankara'ya çağrılan Vedat Tek; Sultanahmet Tapu ve Kadastro binasını (1913) , Kuruçeşme Enver Paşa köşkünü, Nişantaşı Palas konağını, Haydarpaşa ve Moda İskelesi (1915-1917) binalarını, Ankara'da Gazi Köşkü'nün onarım ve eklerini, CHF merkezi olarak tasarlanıp, ikinci TBBM binası olarak kullanılan yapıyı yapmıştır.
Konağın Mimari Özellikleri
Konak 19. yüzyıl sonu ahşap yapı geleneklerine uygun olarak inşa edilmiş olup; zemin + 3 normal kat + çatı katı olmak üzere, toplam 5 katlıdır.
Kat alanları 440 m² civarında olup, balkonlarıyla birlikte binanın toplam alanı 2295 m²'dir.
Harem binası olarak yapıldığı için, Sultan Reşad'ın beş ayrı hanımına, beş ayrı daire ve ayrı merdiven grupları inşa edilmiştir. Binada birisi orta aksta, ikisi yanlarda olmak üzere üç ayrı merdiven kovası mevcuttur.
Konakta toplam 53 oda, 10 WC-banyo, 5 salon ve 5 balkon bulunmaktadır.
Daha sonra Şehzade Ziyaeddin Efendi'nin de beş hanımı olduğu için bu daire bölüntüleri işlevselliğini korumuş, planda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Okul olarak kullanıldığı dönemde ise, bu dairelerdeki odalar, sınıf ve yönetici öğretmen odaları olarak hizmet vermiştir.
Konağın taşıyıcı sistemi ise şöyledir: Zemin kat duvarları kârgir yığmadır. Üst katlar ise, bu kârgir duvarlara oturan komple ahşap karkas sistemde inşa edilmiştir. Duvar kaplamaları dışta ahşap, içerde bağdadi üzerine sıvadır.
Osmanlı ahşap mimarisinin karakteristik örnekleri olan, silme, pervaz ve cumbalar gibi ögelerin sağlam kalabilmiş olanları korunmuş, eksikler aynen üretilerek, dış kaplamalar bitince yerlerine monte edilmiştir. Böylece konağın eski mimari ihtişamı günümüzde de yaşatılmaya çalışılmıştır.